NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
79 - (1586) حدثنا
قتيبة بن
سعيد. حدثنا
ليث. ح وحدثنا
محمد بن رمح.
أخبرنا الليث
عن ابن شهاب،
عن مالك بن
أوس بن
الحدثان؛ أنه
قال:
أقبلت
أقول: من
يصطرف
الدراهم؟
فقال طلحة بن
عبيدالله (وهو
عند عمر بن
الخطاب): أرنا
ذهبك. ثم
ائتنا، إذا
جاء خادمنا،
نعطك ورقك.
فقال عمر بن
الخطاب: كلا،
والله لتعطيه
ورقه. أو لتردن
إليه ذهبه.
فإن رسول الله
صلى الله عليه
وسلم قال
(الورق بالذهب
ربا إلا هاء
وهاء. والبر بالبر
ربا إلا هاء
وهاء. والشعير
بالشعير ربا
إلا هاء وهاء.
والتمر
بالتمر ربا إلا
هاء وهاء).
{79}
Bize Kuteybe b. Saîd
rivayet etti. (Dediki): Bize Leys rivayet etti. H.
Bize Muhammed b. Rumh
dahî rivayet etti. (Dediki): Bize Leys, İbni Şihâb'dan, o da Mâlik b. Evs b.
el-Hadesân'dan naklen haber verdi ki, şunu söylemiş:
Ben «Altınla dirhem
bozduracak var mı? dîye (seslene) rek geldim. Bunun üzerine Ömer b.
el-Hattâb'ın yanında bulunan Talha b. Ubeydillâh: Göster bize altınını! Sonra
hizmetçimiz geldiği vakit bize gel de sana gümüşünü verelim! dedi. Bunun
üzerine Ömer b. El-Hattâb: Vallahi olamaz! Ya bunun gümüşünü (peşin) verirsin
yahut altınını iade edersin! Çünkü Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
«Altınla gümüş satın
almak ribâdır; meğer ki, ikisi de peşîn ola! Buğdayla buğday satın atmak
ribâdır; meğer ki ikisi de peşîn ola! Arpa ile arpa satın almak ribâdır; meğer
ki peşîn ola! Hurma ile hurma satın almak ribâdır; meğer ki ikisi de peşîn
ola!» buyurdular, dedi.
(1586) - وحدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة
وزهير بن حرب
وإسحاق عن ابن
عيينة، عن
الزهري، بهذا
الإسناد.
{…}
Bize Ebû Bekir b. Ebî
Şeybe ile Züheyr b. Harb ve İshâk, İbni Uyeyne'den, o da Zührî'den naklen bu
isnadla rivayette bulundular.
İzah:
Bu hadfsi Buhâri, Ebû
Dâvûd, Tirmizî, Nesai «Buyû'» bahsinde; İbni Mâce «Ticârât»da muhtelif
râvilerden tahrîc etmişlerdir
«Hâe» kelimesi med ve
kasırla yâni ha i çekerek ve çekmiyerek iki Şekilde okunmuştur. Çekerek
okunması daha meşhurdur. Bu kelimenin aslı «Hâke» olup, al şunu, manasınadır.
Malı alan da aynı kelimeyi söyler. Şu halde kelimenin sonundaki hemze kâf'dan
bedel olarak değiştirilmiştir. Bu takdirde kelime «Hâe» ve «Hâi» şekillerinde
okunabilir.
Kasırla yâni sonuna
hemze getirmeksizin kelimeyi çekmeden okuyanlara göre vezni «Hâfe» gibidir.
Müfredinde «Hâ», tesniyesinde «Hâ-â», ceminde «Hâû» denilir. Bazıları bu kıraate
göre kelimenin tesniye cemi ve müennes yapılamayıp, bu şekillerin her birinde
«Hâ» diye okunacağını iddia etmişlerdir. Bu takdirde kelime «sus» mânâsına
gelen «Sah» gibi bir ses ismi olur. Kaadî Iyâd'ın beyanına göre bu kelimede
üçüncü bir kıraat daha vardır ki «Hâeke» denilir; mânâsı iki tarafın kabzı yâni
malları ellerine almasıdır.
Hadîs-i şerîf ribâ
malları satılırken her iki malda aynı ribâ illeti bulunursa, tekabuz yâni her
iki tarafın teslim alması şart olduğuna delildir. Meselâ: Altın verip altın
almak isteyen kimse karşısındakine «Şunu al», o da «Ver» diyerek ikisi de almak
istedikleri malı tesellüm edeceklerdir. cümlesi zarf olmak üzeri mahallen
mansubtur. Müstesna minh mukadder olup: şeklinde takdir edilir. Bu şekildeki
diğer cümlelerin i'rabı hep böyledir.